#3499
18. yüzyılda klasik geleneğin yetkinliğe götüren bir klavuz olduğu inancı yitirilmişti. üslup konusunun giderek ön plana çıkması ve sanatın bir kendini açıklama sorunu olduğu yolundaki yeni görüş, sanatçının kendi içdürtüsünü bulmasını ve bunu sanatının konusuyla ve üslubuyla açıklamasını gündeme getirdi. bu süreci romantizm denilen dönem izler.
romantizm, 1790’dan 1850’ye kadar edebiyat, sanat ve felsefede köklü değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdir. romantizm, insanın yaratma özgürlüğü önündeki her şeye karşı durur. "en iyi kural, kuralsızlıktır." diyen romantikler, insanın duygularını ve düş gücünü hayata geçirmesinin gerekliliğini savunur. kendisinden önceki klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. önce ön-romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin klasizmin görkemli, katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı.
romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. tarihsel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır. soyluların zarif sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi sanat biçimlerinden yanaydı. böylece romantizm gelişme ve yaygınlaşma şansı buldu.
klasik anlayıştan yavaş yavaş vazgeçilmiş ise de klasik sanatın dili geçerliliğini koruyor klasikçiliğin yerini alabilecek daha başka sanat biçimleri ise gene yavaş yavaş ve başvuru olmaya değer seçenekler bulabildikleri ölçüde deneniyordu.