derinlerde iyi niyet, yüzeylerde kirlilik barındıran güzel ülke.
ken kesey'in ünlü romanı, jack nicholson'ın oyunculuk dersi verdiği film. delilik böylesi güzel betimlenmemiştir.
sadece işine geldiği gibi hareket eden ve keyfi için elinden geleni yapacak olan güzel, estetik canlı.
benedict cumberbatch'in karaktere çok yakıştığı dizi. final bölümünde kız kardeşle olan mevzunun daha derinlemesine işlenmesi beklenirdi.
(bkz:
huzur) galiba o olmadı mı her şey boğuluyor.
fikrimce, tıpkı almanlar gibi sistemli ve mantıklı dil. ingilizceden sonra artikelleri ve akkusativler dışında öğrenmesi de kolay.
her şeyin bitmediğine delalettir. en azından onun açısından. eğer her şey bittiğinde dönüşüyle dağılıyorsanız, sizde de her şey bitmemiştir.
(bkz:
anayurt oteli) tam anlamıyla bir deha örneği. kitabın etkisi ancak bu denli güzel ve gerçekçi aktarılabilir. macit koper bu tarz filmler için biçilmiş kaftan.
parc guell'i sagra de familiası ile sanat gibi şehir. gaudi'nin emeği hayli yoğun olan bu şehirde, insanlar, engelliler, yaşlılar sabah 6'da yürüyüş yapıyorlar. en çok şaşırtan özelliği ise siestadan ötürü olacak kimsenin işini pek umursamaması.
espri gibi ülke. hakikaten kendisi iyi de çevresi kötü gibi. insanı deseniz, kendi halkını sevmez, başkasına el pençe divan. başarı takdir edilmez, uyanıklık alkışlanır. artık yaşamaktan kendi kendine gülüp espri yaptığın bir ülke var ya. işte o türkiyede yaşamaktır.
karşıdaki sandalyenin boş olması hali. yara yarılır, acır ama alışılır, öyle bir şey. kendi kadehinle efkar savuşturmak gibi.